Nasıl Delirdik?


Şu ana kadar internet vasıtasıyla tanıştığım bütün insanların beni ignore etmesi, akabinde arkadaş listelerinden silmesine sebebiyet verecek, beni last fm de friendsiz bırakacak ve beni- bizi işimizden edecek yazıya başlamamak için çok kastım ama duramıyorum heyhat!

Eskiden kendisini dinlemek ayıp kabul edilirdi, hatta dinleyen kız kesimi ve envai çeşit insanı aşağılamak için bir araçtı...
Belki de çoğumuz için şehirli, kendini beğenmiş, ciks kadın imajının simgesiydi ve Kral TV’de görüp, sinir olup, akabinde elimizi kumandaya doğru yönlendirmemizi sağlayan güruhtan çok da farkı yoktu a dostlar,

--- Hande’ye gittik eller havaya yaptık

--- Puhaha, ilahi kız…

Artık bu lafları edince yapacağım tek bir hareket var ***

Bütün bu lafları yememi sağlayacak, ağzımı açık bırakacak cinsten bir şarkıcı oldu bu kadın, “Aşk Kadın Ruhundan Anlamıyor” albümü; her birimizin evimizde gizli gizli dinleyip kimseye söylemediğimiz Serdar Ortaç, Kenan Doğulu şarkılarını severcesine benimsemiştim, “ha çalıyor,değiştirmeyim, en iyisi dinleyeyim” diyordum.

“Apayrı” albümü ise gerçekten evrimin canlı kanıtı gibiydi. Yıllardır görünce kanal değiştirdiğim kadın, dinlediğim iyi- kötü envai çeşit yabancı elektronik gruptan daha iyi altyapılara sahip ve gayet de anlamlı sözlere sahip überdüberkool bir albüm yapmıştı. Hele bir kere olsun dinlememiş insan tanımadığım “Kim Bilebilir Aşkı” şarkısı, klibiyle de olay yaratacak cinstendi. Ve kendi düşünceme göre 2006’nın en iyi pop(electro) şarkısı olacak kadar olağan üstüydü…

"Hande Maxi" albümünde ise artık apaçık dinler haline gelmiştim kendisini, hatta tanıdığım metalci arkadaşlara gidip :”Ben Hande Yener dinliyorum, adam saniyede kaç nota basıyo biliyon mu?”muhabbetleri bile yapacak özgüvene eriştim.

Geçen hafta da üniversite konserleri vasıtasıyla gördük kendisini ve her ne kadar kolaj bir koreografiye sahip olsa da dansçılarıyla harika bir konser yaşattı bize ve dedim ki :” Fişırspoonır da ne lan, indie ne, noise ne lan, ahanda daş gibi müzik burda !”

Ayrıyetten yeni albümü “Nasıl Delirdim?” in ilk single’ı “Kibir”i de izleyince kendisinden, duygularımı paylaşmadan duramadım artık! Diskoların playlistlerinde yerlerini alacak parçalara sahip bu albümden hemen edinmek ve eğlenmek, aşk hakkında atıp tutmak, şuursuzca zıplamadan kıvrakça dans etmek gerekiyor hemen. Bense ”Kibir”i repeat e atıp 450 kere dinlemekle meşgulken diyeceğim şudur ki, teyyare-elektronik grupları getiren İndigo ve onun tarzı mekânların, Hande Yener vb myspace de bulunan Türk elektronik gruplara daha çok yer vermesi ve desteklemesi gerekir. Çünkü elektronik müziğe gönül vermiş bu dimağların Hande Yener sonrası bu dönemde peşi sıra albüm, single çıkarması olasıdır. Öyle ki kendi hayranlarını bile kaybetme riskini göze alarak en tepeye tırmanan bu kadının çıkışından etkilenmemek mümkün değil.

Hande Yener dinlemeye doyamadığımız bu günlerde bunun gibi yeni garip-popüler salgınlara bulaşmak istemesekte,aradan çıkan güzelliklere gereken haklarının verilmesi gerektiğini düşünürekten, hepinizi kucaklıyor,Hande Yener’in (sizlerin de desteğiyle) galip geldiği anketimize son veriyoruz.
Kendinizi açığa vurmanız dileğiyle…

Not :Yemişim fişiırsponırı .

NOT: Hande Yener yazısını Gön ve Hand ortak bir duygu ve sevgi içerisinde birlikte yazmışlardır.

AYYTİİİS?EYTİİİS?


Aslında birçok dişi blog yazarı birçok müzik sitesi bahsetti bu şarkı ve şarkıcıdan ama dayanamadım...yeniliklere pek de açık olmayan bu kişisel müziksel yazımda kendi duygularımı dile getirmeye dikkat edeceğim.

Şahıs,Calvin Harris.Şarkı ise "Acceptable in the 80's"
Başka şarkıları da var (colors, vegas..). Hatta çok da güzel remixler yapıyor bu güzel insan. Ama klibi gören bilir, şarkıdaki enerjiyi de farketmişsinizdir...o şarkıda kalakaldım. Mesela pek fena, sıkıcı, bunaltıcı bir gün geçirmişim. Evime gelmişim, kimseler yok. Canım sıkılıyor. Açarım bu şarkıyı,ne dert kalır ne de tasa. "Ohhh!!" derim. Sanki çimene basmışım yalın ayak. Hele bir de klibi göreyim...bir renk karmaşası, o anlamsız sözler (rave denir imiş bu tarza), beyaz tenli, güzel bakışlı bir adam (nasıl da hoş bir delikanlı), danseden uzun bacaklı, opak çoraplı kızlar, seksenleri yansıtan kıyafetler (kuş baskılı t-shirt ayrıca güzel),hop hop oynatan zıp zıp fırtlatan bir müzik...daha ne olsun. Kendime gelirim hepten. Bütün endorfin ihtiyacım bir şarkının tekrar tuşuna basılmasıyla sağlanıyor. Ve ben 80'lerde doğmuş olmamın keyfini çıkarıyorum.

Bu arada, şarkının nakaratına kadar vokalimiz Calvin Harris'in "80's" deyişindeki gariplik göze batıyor."ayytiiiss" ne demek diyordum ilk dinlediğimde..."Gözle ilgili bişey mi acaba?"
Hani rakuna da yazık, klipte görüldüğü üzere yararlı olabilir her bünyeye ama doğaya ait değil mi o hayvan? Yine de dans ederken elde güzel de durmuyor değil...ayrıca içini doldurup boşaltmanın bi manası yok. Çelişiyorum...

Velhasıl kelam, adam bir kliple bir sürü hatun hayran sahibi olagörsün,hatta ben ve ben gibi birçok kızımızı da yanına sürüklesin dursun...eğlenmeye, saçmalamaya ve dans etmeye devam edelim derim ben.
Kendinize hoşça bakın efenim.

counter on
blogger