Hiçimdeki Deniz


Kız bloğu moduna geçerek kış gelsin istiyorum sevgili okur, naifleştiremediklerimizden misiniz mi amour? Geçenlerde "Samimi ol canımı ye" ekseninde The Artificial Sea ile karşılaşma şansına eriştim, zaten onlarca blog kendileri hakkında pek hoş tanımlarda bulunmuş şimdiye kadar, demek ki gündemin gerisinde kalmışız anacım... Ama müziğin de zamanı olmuyor sanırım, çünkü hayatta da ağzımıza sıçacak veya bizi kudurtucak şeyler beklemediğimiz anlarda geliyor mütemadiyen... Müzikte de bu kadar güne bağlı kalmak da tabi biraz kitlesel saplantıların eseridir zannımca, formalite icabı formal nesnelerin saçımından çıkarımlar sanal mastürbasyonun evrimine özdeş...

Yine de the ebesinin örekesis vb. gruplarından mahrum kalmamak da lazım, The Artificial Sea'den de güzel bir şeyler yakalanacağını sanıyorum, allah sahibine bağışlasın, tü tü tüh

The Artificial Sea - Tunnel Visions

The Artificial Sea - Outpost


The Artificial Sea @ Myspace

Going, going, going... gone!



Fazla aramaya gerek kalmıyor. Bazen sadece birşeylerin olmasını beklemek ve yaşamak gerekiyor hayat filminin sırada çalacak olan fon müziği için.
Stars grubunun 2001 çıkışlı Nightsongs albümünde Emily Haines'in eşlik ettiği Going, Going, Gone adlı şarkı, albumun ana fikri üzerine kanatlanmış.
Gecenin bir yarısı, rüyalardan uyandıran; selofanik düzlemlerden akarak yolumuza çıkan rahat-sız-lıkta...
Gidenin arkasından ağlama konforunu satırlarca yaşatmakta..


Going, going, going, going....gone!

Still hooked on cellophane
Still hanging 'round the mall and all
Each penny numbs the pain
Sends you gently for the fall
I followed you last night
I saw you turn your lights out
I knew it wasn't right
I watched in fear and doubt
It gotten to be that way
(going going gone)
What did you do today
(going going gone)

Look good in that red dress
I bet the boyfriend's happy
Your face is scarred with age
You're twenty three
But how can that be
You're still hooked on cellophane
Killing time with gin and lime
Each second numbs the pain
Love's just another rhyme
It's gotten to be that way
(going going gone)
I'm scared but I'm okay
(going going gone)

There's no where to move on
There's no where to move on
All I see again
All I see
All I see again
All I see
All I see again
All I see
All I see again
Is me everywhere
It's me...
Dah da dah da do dut dah
Dah da dah da do dut dah
Dah da dah da do dut dah
Dah da dah da do dut dah
Dah da dah da do dut dah
Dah da dah da do dut dah

Stars - Going, Going, Gone (feat. Emily Haines)

Kaçar Dünya



Hey minik kuş, hey minik kuş.
Zaman döner peşinde pervane
Hey minik kuş
Zaman peşinde döner, pervane
Hikâye; zaman (yürüdüm, yürürüm)

Bir daha bakma, bana bakma
Yanıma gelip de, beni aldatma
Zaman yavaşça akıp geçiyor üstümüzden
Para zamandan ayrı, para...
Senden benden ayrı
Hepsi böyle yavaştan olup bitiyor
Bana yardımcı olunmuyor
Perakende verir dünya

Hey koca dünya
Hey utanmaz dünya
Hey benim minik dünyam
Hey üstüme basan dünya
Ho bu dünya
Ho şu dünya
Ho kaçan dünya
Ho


Bu dünya başka dünya
Bu dünya öteki dünya
Sevenler sevilemeyenler
Koşulamayanlar, başı okşanmayanlar
Bu dünya yalan dünya
Bu dünya benim dünyam
Hey hey hey hey yüksel...


ZeN - Bu Dünya Benim Dünyam

Dünya kaçar,bende kaçar, herkes mutlansın...adiosamigoz

Kral Adamdın


Burjuva korsanartiz türk müzik bloglarının en şebeleği olarak Isaac Hayes dayının vefatına pek üzüldük, ruhuna el fatiha

Two tablespoon's of cinnamon,
and two or three egg whites.
A half a stick of butter?. Melted?
Stick it all in a bowl baby.
Stir it with a wooden spoon.
Mix in a cup of flour,
you'll be in heaven soon.

Say everybody have you seen my balls
they're big and salty and brown.
İf you ever need a quick pick me up
just stick my balls in your mouth.

Oooo suck on my chocolate salted balls
stick em in your mouth, and suck em!
Suck on my chocolate salted balls,
they're packed full of vitamins, and good for you.
So suck on my balls.

Quarter cup of unsweeten chocolate,
and a half a cup of brandy.
You throw in a bag or two of sugar
and just a pinch of vanilla.
Grease up the cookie sheet.
Cause i hate when my balls stick.
Then preheat the oven to three fifty
and give that spoon a lick?

Say everybody have you seen my balls
they're big and salty and brown.
İf you ever need a quick pick me up
just stick my balls in your mouth.

Suck on my chocolate salted balls.
Put em in your mouth, and suck em!
Suck on my chocolate salted balls,
there packed full of goodness, high on fiber.
Suck on my balls.

Hey, wait a minute.
What's that smell.
Smell like something burning.
Well that don't confront me none.
Long as i get my rent paid on friday.
Baby you better get back in the kitchen.
Cause i got a sneak'n suspicion.
Oh man baby, baby!
You just burned my balls!
Help me, my balls on fire
baby
my balls are burning
give me some water!
Pour some water on me!
My balls are burning
oh my goodness,
i'm blow'n
i'm blow'n
do somethin

oooo suck on my chocolate salted balls.
Put em in your mouth, and suck em!
They'r on fire baby!
Suck on my chocolate salted balls,
put em out baby, blow
ohh
suck on my balls baby
suck on my balls baby
suck on my, red hot, salted, chocolate balls
come on baby
woo, woo
suck on my balls.


Isaac Hayes(chef lan) - Chocolate Salty Balls

Kesmece Miksteyp

Kış gelsin, manyak gündem ve delirtgen havalar azalsın, soğukta kafalar daha iyi çalışsın ve kız bloğu modunda "dünya barışı sağlansın" türü vecizelere özdeş, beyin ısısını düşürmesini umduğum şarkılardan bir guble:

...Of Sinking Ships - The Last Signal

Under Byen - Batteri Generator

Sylvain Chauveau & Ensemble Nocturne - Stripped

I Might Be Wrong - Lightning Stripes, Then Rain

The Notwist - Good Lies

Destroyer- Looters' Follies

Telepathe - The March

CocoRosie - Dizzy Dog

Beth Gibbons & Rustin Man - Funny Time Of Year

Menomena- Strongest Man In The World

Add N To (X) - Machine Is Bored With Love


Kapalı havaya özdeş seçmeceleri şuradan tekmili birden davynloyd

Rolling People


Çıkık elmacık kemikleri ve patlak bir dudaktan olma Richard Ashcroft ve çetesi Verve abilerin yaptığı Urban Hymns'in kafalarda yarattığı delirtici imgeler, yıllar yılı çınlayarak her daim kendilerine kulak kabartmamızı sağlamıştı.

Verve dayılarının brit bokundan ziyade, bana göre her daim saykodelik müziğe daha yakın gelen triplerine benzer yeni bir albüm kaydetmeleri, kendilerine olan sevgimizi yineyineyeniden ekseninde yeşertiverdi.

The Verve - Sit and Wonder

Kırıka - Kaba saz


Dezenformasyon toplumunun balık hafızasına saçılan çerçöple, kendi kültürü ve geçmişiyle beraber, iç benlikte de yaşanan hezeyan durumu hepimizi kucaklayıp bir yerlere taşıyıveriyor.

Her sabah farklı bir gündeme uyanan bilinç, gözünü her açtığında kendi sınırlarının silinişini fark ederken; kaybolup giden değerlerle beraber, tek bir dünya ve tek bir kültürden oluşan devasa bir kıyma makinesine tıkılıp içinden çıkan silme insan yığınlarının aynılaştırılmasına tanık oluyoruz.

Batılılaşma babında kendi kendine yabancılaşan topluma satılan bayağı oryantalizm öğelerini hap gibi yutan küçük burjuva hallilerinin halinden anlayan müzik şirketleri, hangi tarafa göre doğu olduğu belli olmayan “doğu”yu birilerine satadursun, uzun zamandır kendi ayaklarının altında duran topraktan inleyen nağmelerin üstünden atlayarak geçen ve millet bilincinin kaybolmasının kendi kültüründen bihaber olmanın bir sonucu olduğunu görmeyenlere acilinden şifa niyetine “Kırıka”; sıkıntılarımıza ilaç babında ilk albümleriyle yörüngemize giriş yaptı.

Grubun kendi tabirleriyle denizle gelen açıklık, güneş ile yıkanmış bir esriklik, milliyeti muğlâk bir melezlik ve Dionyssos coşkusu ile dolup taşan bir müzikle çalıp, söylemekte olan Kırıka, her Egelinin içinde olan zeybek kültürü, deniz kokusu, imbat, lodos ve sofranın baş tacı olan rakıyla harmanlanmış; halk müziği denince ilk akla gelen köylü folklorik ezgilerden ziyade, şehirli ve Osmanlı’nın son zamanlarına öykünen bir müzik anlayışı içinde sanatını icra ediyor.

Salih Nâzım Peker’in vokal, bağlama, cümbüş, buzuki ve daha birçok enstrümanı çaldığı grupta, Hasan Devrim Kınlı bas gitar, Replikas’tan da tanıdığımız Orçun Baştürk davul ve geri vokal, Murat Ferhat Yegül ise trombon ve ney icra etmekte. Albümde ayrıca İstanbul Blues Kumpanyası kadrosundan Sarp Keskiner’de gitarıyla katkısını esirgememiş.

Egelilik ruhunu pek güzel yansıtan Kırıka; İzmir’li kimliğini arkasına alarak, fakat bunun bir yöreye has öğelerle bezeyerek gözümüze sokmak yerine, evrensel bir tarzda müziğini yansıtmayı başarabilen bir grup olarak şimdiden gani gani saygımızı kazanmayı başardı.



Kordon’da günbatımına hasret yüreklere ilaç kıvamında olan albüm olan Kaba Saz’da yine grubun kendi tabiriyle: Karagoz & Hacivat müziklerinin neşesini, rembetikolarin külhaniliğini, hanendelerin şehvetini ve içli sevda şarkılarının hüznünü içinde barındıran kalender nağmeler işitmek mümkün.

Calexico’nun zeybek hali veyahut White Stripes’ın kasap havası çalması gibi eğlenceli sıfatlarla kendi bezeyen grubun albümünde bulunan 12 şarkının yedi tanesi merhum şair Mustafa Kamil Gök’ün şiirlerinin bestelenmesinden oluşturulmuş. Ayrıca albümde Tamburi Cemil Bey’e ait olan enstrümantal Rast Zeybek ismindeki şarkı da Kırıka tarafından yeniden düzenlenerek kendine yer edinmiş.

Kırıka’nın da albümde müzikten ziyade dikkat ettiği şey olan şarkı sözü konusunda Mustafa Kamil Gök’ün şiirlerinin varlığı gerçekten çok önemli bir unsur olarak göze çarpıyor. Tam olarak verilmek istenen eski usul yeniçeri eğlencesi, kederi, ruhu ve her türlü kırıklığın bileşimiyle yoğrulmuş şarkı sözleri albümün ruhunu yansıtmayı çok iyi başarıyor.

Albümde en ilgi çeken şarkılar olarak sözleriyle beni benden alan Dert Gemisi, İspirtocu Saim, Bir Sır Var Gülüşünde ve Acılı Hayat kişisel olarak favorim. Özellikle Dert Gemisi’ndeki

Zengin vardan
Fakir dardan
Gönül yardan
Dert yanmakta..


dizeleri içimize nakşetmiş durumda.

Uzun lafın kısası; Ege müziği denince akla gelen sirtaki ve tabak kırma ayinlerden gayrı, dizleri yere vura vura zeybek oynamak, hem sevinç hem de burun sızlatan hüzünle, keder ve mutluluğun rakı masasında ve denizin dalgalarında savrulup gittiğine şahit olmak isteyenler Kaba Saz’ı mutlaka gidip edinsin. Yıllarca dinledikleri süprüntüleri bir kenara fırlatarak sahici bir şeylere kulaklarını açıversinler.

Kırıka @ Myspace


:::dipnota::: Genelde Reset için yazılan şeyleri buraya paslama adetim fazla olmasa da bu seferlik özel bir albümle rastlaştığım için yazıyı buraya da yapıştırma ihtiyacı hissettim, orijinali şuradan okunabilir. şura

Kolera İnziva'da

Mecmua- ül reset için yapmış bulunduğum Kolera röportajını buraya da postlamak,bilginize:::::




1998 yılında, Kuvvetmira stüdyolarında Sagopa Kajmer ile başlayan hikâyenizden kısaca bahseder misiniz? Prodüktörünüz, aynı zamanda eşiniz olan Sagopa Kajmer(Yunus Özyavuz)in sizin bu güne gelmenizdeki etkisini öğrenebilir miyiz?

Kolera: Sagopa ile tanışmadan önce de rap müzik icra etmeye çalışıyordum. Kendisiyle tanışıp rap yaptığını öğrenince çalışmalarımı dinlettim. Çok güldü çünkü hayli ilkel bir ortamda kaydedilmiş amatör parçalardı. Azmimden etkilenip yardımcı olmak istedi… Hikâyemiz böyle başladı. Sagopa ile tanışmasaydım kendimi geliştiremez ve ortaya bir eser çıkaramazdım sanıyorum, çünkü her şeyden önce Sago içimdeki aslanı tetikliyor. Zaten benim için rap; Sagopa Kajmer demek. Ortaya çıkardığım eserleri O’nun sayesinde daha geniş bir kitleye ulaştırıyor olabilirim ama bu hiçbir şeyi değiştirmez. O binlerce albüm satar, ben 1000 tane bile satamam. Başarısızsam, Michael Jackson’un yeğeni olsam ne yazar?

İnziva albümünde de, Karantina Embriyo ve İkimizi Anlatan Bir Şey albümlerindeki kötümser hava devam ediyor... Ancak vokallerinizde gözle görünen bir gelişim var. Üzerinde durduğunuz konuların ötesinde, bir dil kıvraklığına sahipsiniz ve lügatınız gittikçe genişliyor. Bu gelişim sürecinde neler sizi etkiliyor? Kimlerden, hangi kitaplardan, filmlerden, müziklerden, vs. ilham alırsınız?

Kolera: Beni geliştiren şey çok fazla eser çıkarıyor olmam; gerçekler kibir gibi algılanmasın ama Türkçe Rap camiasının en çok parça üreten bayan ismiyim. Buna bağlı olarak, hatalarımı daha erken görüp daha erken müdahale edebiliyorum. Dil kıvraklığını da buna bağlı olarak kazandım; çünkü yine en çok konser veren bayan rap vokalim. Parçayı yazarken, üst üste gelecek kelimelerin okunuşunun akıcı olmasına dikkat ediyorum, bunu yaparken hiç manadan ve gizemden çalmıyorum. Önceden çalıyordum, ama artık taşlar yerine oturdu. Edebiyatın ve dilin güzelleşmesini ilime bağlıyorum; ne kadar çok ilim yaparsanız Allah (CC) konuşmanızı o kadar güzelleştirir.. Bizi yürüten de O, konuşturan da O. Ne kadar ilimsizsen de o kadar çok hata yaparsın; bir de ilimsizlikten hata olduğunu da anlamazsın maazallah. İlham konusuna gelince, her evliyanın her kelamı ve deneyimlerim bana ilham kaynağıdır.

Liriklerinizde hislerinizden, yaşadıklarınızdan ve hayattan bahsediyorsunuz. Ancak hem Sagopa'nın hem de sizin liriklerinizde maneviyata verdiğiniz önem yadırganamaz boyutta. Manevi duyguları bu kadar ön plana çıkarmanız konusunda neler düşünüyorsunuz? Sonuçta maneviyatın giderek göz ardı edildiği, siyasetin içine karışması ile tuk aka olduğu bir dönemdeyiz ne yazık ki... Bununla ilgili nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Kolera: Ben 2005’te çıkardığım ilk solo albümüm Karantina Embriyo 'da da maneviyattan bahsetmiştim. Hatta 2006’da “La Kayyume İlla Hu” diye bir parça yaptım bandrollü Kafile albümünde ve çok sevilmişti. Maneviyatı ilk defa konu edinmiyoruz. Ama ülkedeki gidişat nedeniyle yeni yeni göze batmaya başlıyor. Sago da en eski albümlerinde bile maneviyatı kendine konu edinmiştir. Fakat artık manevi hayatımıza eskiden verdiğimiz önemin çok daha fazlasını verdiğimiz de bir gerçek. Bu nedenle de, liriklerimize daha fazla yansıyor.

Şu an yaşadığımız hayat, geçen sene yaşadığımız hayattan bile o kadar farklı ki… Evet, bunu siyasete yoranlarda var. Sitemizdeki bannerda yer alan sokak lambasındaki ampulü bile AKP’ye yoran oldu. Hâlbuki bannerlar tamamı ile dinleyicilerin tasarımları… Bunlar art niyetli hareketler. Eğer, gerçekten bir insanın kalbine Allah (CC). aşkı düşmemişse bizim aşkımızı nasıl anlasın ki?

Sagopa, 2 bölümden oluşan kısa bir film niteliğinde 2 farklı parçasına klip çekti ve çekim arkası fotoğraflarına bakıp giydiği kıyafeti cübbe sanan ve “İmam Sago” diyen insanlar oldu. Bunların gerçekten de Allah korkusu taşıdıklarını sanmıyorum. 2. kliple kıyafetin ne kıyafeti olduğunu anladıklarında çok peşin hükümlü olduklarını ve fesat olduklarını kendilerine ispat edecekler. Ama yine de, hiç utanacaklarını sanmıyorum.

Biz müzik yapıyoruz, siyaset değil. Ama içimizdeki aşkı da siyasete yorarlar diye saklayamam. Eğer bunu prim için yaptığımızı düşünen varsa, bu kalpteki hin fikirden, fesattandır. Başarı grafiği sürekli tepeye tırmanan, ancak TV’ye bile çıkmaktan bu kadar kaçan birinin bu tarz reklâmlara ihtiyacı hiç olur mu?

Kimisi de “İçlerinde yaşasınlar” gibi saçma düşüncelere kapılıyor… O zaman Mevlana da içinde yaşasaydı, Yunus Emre’de hiç biri tek satır yazmasaydı, bizlere ilham vermeselerdi? Emri maruf nehyi münker (iyiliği emredip, kötülükten nehyetmek)her insana farzken yaptığımızın yanlış olduğunu kimse söyleyemez ki!

İnziva albümündeki “Seni Zaptettim Ben" şarkısı kimin için yazıldı?

Kolera: Bir hiç olduğu halde kendini her şey sanan herkese… Çünkü Dünya’da kimsenin hiç bir gücü yoktur. Güç Yaradan’ındır O, “Ol.” demeden kimse bir şeyi başarmaya muktedir değildir. Bu şarkı, bunu unutup egosundan yüzünü seçemediğimiz herkese yazıldı.

Bunun yanı sıra, albümde en çok beğendiğiniz şarkılarınız hangileri?

Kolera: Track list sıralamasını ben yaptım ama 3.şarkımı 1. Şarkımdan daha çok seviyorum.

Luminuous Fluxx ile “Kolodelphia” şarkısına düet fikri nasıl oluştu? Parçanın oluşum sürecinde kendisi de yer aldı mı?

Kolera: Luminous Fluxx’ın “Lost Children of Babylon” featini dinlediğimde tüylerim diken diken olmuştu ve gerçekten koskoca “Lost Children of Babylon”u iki kız kardeşin nasıl devirdiğini gördüm (Gladiators adlı şarkı isteyen dinleyebilir)

İnternet radyomuz Mic-Beatz’de Canraps adlı arkadaşımız ilgileniyordu. Kendisi benim Luminous Fluxx’a olan ilgimi biliyordu ve bir gün bir sürpriz yapıp bana Luminous Fluxx’a ulaştığını ve beni çok beğendiklerini düet yapmak istediklerini söyledi. Tarifsiz bir mutluluktu. Sago da çok güzel bir beat hazırladı ve parça gerçekten de çok sevildi. Büyük yankı uyandırdı. Tay ve Tysh bize kanallarını yolladı. Her şeyi tamamı ile Sago aranje etti ve şu an ki haline getirdi. Duyduklarında çok şaşırdılar “Nasıl bu şekle gelmiş?” diye… İki tarafın yanı sıra dinleyicilerin de memnun kalması beni çok mutlu etti.

Sagopa ile birlikte yaptığınız müziği "Pesimist Rap" olarak değerlendiriyorsunuz. Neden bunu yapıyorsunuz?

Kolera: Pesimist Rap Sagopa’nın ortaya çıkardığı bir akımdır. Biz sürekli farklı şeylerden bahsediyoruz ama bu bahsedişler genelde işin duygusal ya da hüzün veren kısmı oluyor. İnsan iyi anılarından çok, kötü anılarını hatırlıyor… Zaten eğlenceli müzik yapan çok kişi var. Bu da bizim farkımız olsun.

Müziğinizi dinleyenler sizden hiç farklı tarzlar beklemiyorlar mı?

Kolera: Ben, kendi müziğim için melankoli ve coşkunun ekürisi diyebilirim. Biz sadece ağırlıklı olarak hüzünlü parçalar yapıyoruz… “Şampiyonu Sıkar Yarış”, “Bu Şarkıyı Zevk İçin Yaptık”, “Süper İkili” gibi birçok hareketli yahut sert parçamız var. Hatta İkimizi Anlatan Birşey albümü için pek hüzünlü bir albüm diyemeyiz. Biz, her çeşit müzik üzerine rap yapıyoruz. Arabeske de, rock sampleına da, bir tarın üzerine de okuyabiliyoruz. Dinleyicilerimizin bu nedenle bir şikâyeti yok. Onlar sadece o an sıradaki proje neyse bir an önce ona kavuşmayı diliyorlar. Biliyorlar ki, biz onların önüne her seferinde yeni taze yemekler çıkarırız aynı yemeği ısıtıp koymayız.

Liriklerini beğendiğiniz, bilinçaltınıza işleyebilen Mc ve söz yazarlarına örnek verir misiniz?

Kolera: Sagopa Kajmer dememe gerek yok, sanırım. Yabancılardan çok fazla isim var ama tüm parçayı anlayamıyorum dinlerken lisanım yetersiz kalıyor. Anladığım kadarı da bana şaşkınlık veriyor. Gerçekten, Sago’nun kurduğu o etkili cümleler gibi çok etkileyici cümlelerle yazılmış çok fazla parça var.

Rap ve Hiphop dışında hangi müzik tarzlarından hoşlanırsınız? Esen Özyavuz neleri, kimleri dinler? Kadın vokallerden, özellikle etkilendiğiniz isimleri öğrenebilir miyiz?(Dünya, Türkiye)

Kolera: Chillout, downbeat dinlemeyi çok seviyorum. Bazen ağır electronic müzikler dinliyorum; kaliteli goa trance müzikleri araştırırdım bir ara çünkü goaların kalitelileri muhteşemdir. Kalitesizleriyse, hiç çekilmez. Deep house da arabesk de çok severim. Ruhuma hitap eden her müziğe varım yeter ki içinde melankoli ve coşkudan biri olsun…

Türkiye’de yapılan müziğin gidişatıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?

Kolera: Türkiye’de hep geriden gelme modası var. Yurtdışında ne modaysa bizde birkaç yıl sonradan moda oluyor. Bizde nedense sound yok. Hiç bir pop şarkısında doyurucu bir sound bulamıyorum… Sanki parçada hiç snare yok, sadece tiz ve bas var gibi… Ya da parçada hiç bas yok, sadece tiz. Böyle eksik bir müzik var işte bizim ülkemizde… Ve bence, Erol Temizel şu an en iyisini yapıyor, konumuz rap değilse..

Break dance, beat box, hiphop, rap, vs. Avrupa'da ve Amerika'da popülerleşen unsurlar haline geldi. Çok farklı tarzlara ait müzisyenler bile bu öğeleri müziklerinde ve performanslarında kullanmaya yöneldiler... Peki, senin müziğinde diğer tarzların ve oluşumların etkisini ne kadar görebiliyoruz? Kendi tarzının çok dışında oluşumlara yönelmeyi düşündün mü hiç?

Kolera: Ben beat box üzerine şarkı söylemeyi tercih etmem ya da ben sahnedeyken arkamda iki dansçının dans etmesini… Bizim müziğimiz daha duygusal… Daha önce söylediğim gibi, zaten her türlü enstrüman ya da sample üzerine rap yapabiliriz. Yapıyoruz da. Çok kozmopolit beatleri var bence Sagopa’nın; ama ben asla tarzımdan ödün vermem. Benim albümümde başka bir müzik dalı asla rapin önüne geçemez. Çünkü ben rap yapıyorum. Rock dinlemek isteyen için zaten birçok başarılı rock grubumuz var ya da arabesk dinlemek için birçok üstadımız… Çilekli dondurma mı servis edeceksiniz yoksa dondurmalı çilek mi?Bu çok önemli.

Türkiye’nin birçok yerinden, çok farklı kitlelere ait dinleyicilere sahipsiniz. Bunlara internet ve albümleriniz yoluyla ulaşmak dışında, Türkiye'de daha sık konser ve imza günleri yapma düşünceniz olmuyor mu?

Kolera: Konser konusunda sıkıntımız yok. Hatta bundan daha sık konser verilmemeli bence; çünkü özleşip kavuşmanın tadı başkadır. Bir yere, senede bir kere gidiyoruz. İstanbul müstesna… Ama imza günü isteği çok fazla oluyor. Yoğun iş tempomuz nedeniyle maalesef, sadece İstanbul ve Ankara’da yapabildik… Umuyorum, diğer şehirlerde de buluşmalar yaparız.

Sagopa ve senin, kendinizi saklı tutmanızın, değerinizi artırdığı kadar hayranlarınızı sabırsızlığa sürüklemiyor mu sizce?

Kolera: Evet sürüklüyor ve diyorlar ki “Sizleri tanıyana kadar çok sabırsız bir insandım. Sizlere teşekkür ederim ki bana sabrı öğrettiniz.”. Sabretmek acı da olsa tatlıdır ya meyvası? Sabır, herkesin öğrenmesi gereken bir şey… Vesile olabiliyorsak ne mutlu…

Radio Mic Beatz adında internet üzerinden online yayın yapan bir radyo açtınız. Çoğunlukla yabancı underground rap/hiphop yayını yaptığınız bu radyoda siz de program yapmaktasınız. Bu radyoyu kurmaktaki amacınız neydi?

Kolera: Biz rap müziğe gönül verdik. Her şeyin en eskisini ve en yenisini biz yapar durumdayız ve kendi labelını kurabilmiş tek mcleriz. Bizim rap radyomuz olmasın da kimin olsun? Dj Mic Check’teki arşivi hiç göreniniz oldu mu? Üzerinize düşse altından çıkmanız için vinç gerek... Bu radyo işi müziği bilen, arşivi geniş kimselerce yapılmalı. Her şeyi profesyonelce yürütmeye gayret ediyoruz ve radyoda da bu böyle. Gerçek rap dinleyicisine, gerçek bir şeyler sunmak gayesindeyiz. Bütün gün r&b çalsan belki daha çok kişi dinler ama Radyo Mic-Beatz, %100 rap vaat ediyor. Ustalara saygı da var; belirli periyotlarda “super classic” kategorisinden parçalar veriyoruz. Güncellenen bir “Top 10” listemiz var ve siteye girip istek yapabiliyorsunuz. Dünya’nın dört bir yanında aranan bir radyo aslında Radyo Mic-Beatz. Fildişi sahillerinden tutun Avrupa ülkelerine, Kore’den tutun Arabistan’a kadar çok kozmopolit bir dinleyicisi var.

Radyo Mic-beatz’i kurmaktaki amacımız da buydu işte… Bütün Dünya’ya gerçek Rap dinletmek; isteyene, istediği zaman, istediği şarkıyı dinleme fırsatı vermek ve rap icra eden tüm sanatçılara destek verebilmek. Nitekim parçalarını çaldığımız birçok Mc’den teşekkür mailleri alıyoruz. Ve bunlar gerçekten çok büyük isimler. Bu, çok mutluluk verici.

Kendi radyo programınızda çoğunlukla hangi sanatçılara yer vermektesiniz?

Kolera: Çoğunlukla çaldığım bir isim yok, programı farklı konseptlerde sunuyorum. Dinleyici isteklerini çaldığım da oldu, bir saat rap kalan bir saat break beat çaldığım da oldu. Koleranın playlisti formatıyla en sevdiklerimi çaldığım da oldu. Ama aynı programda aynı kişinin iki parçasını çaldığım bir kere oldu. O isim de El-P’dir. Fakat yeni albümü tam bir hayal kırıklığı…

Mtv, genelde popüler müzik ağırlıklı yayın yapan, eleştirdiğiniz hayat görüşünü benimsemiş bir kuruluş. Ve burada klipleriniz sürekli yayınlanıyor. Bu yayın kuruluşunun desteğine nasıl bir bakış açısıyla yaklaşıyorsunuz?

Kolera: Güzel soru; ama bence bu 2 tarafa da sorulacak bir soru. Çünkü bu kadar ayrı kutuplarsak onlar da bizi çalmazdı. Mtv Türkiye hem Türkiye’nin en iyi müzik kanalı hem de Türklerin başında olduğu bir kanal her yayınladıklarını tasvip ederek yayınlayıp yayınlamadıklarını bilemeyiz. Evet, bizim hayat görüşümüze ters şeyler yayınlıyor olabilirler fakat herhangi bir müzik kanalında yayınlanan herhangi bir Türkçe pop klibindeki görüntüler de zaten bize ters ki? Aslına bakarsanız benim Mtv’den henüz hiçbir destek görmüşlüğüm yok beni Sagopa’yla karıştırdınız sanıyorum…

Melankolia Müzik adında bir şirket kurdunuz Sagopa Kajmer ile. Abluka Alarm gibi rapçilere destek veriyor ve onlara albüm çıkarıyorsunuz... Bunun yanında, artık birçok dinleyici rap yapabildiğini iddia ediyorken bu bağlamda, ne gibi kriterler gözetiyorsunuz? Yeni yetenekleri takip ediyor musunuz?

Kolera: Undergroundda 100lerce belki 1000lerce Mc var olmasına rağmen aralarından kaçı kendinden söz ettirebiliyor? Kendini diğerlerinden ayırması için kendi olması gerek 2. Bir Sagopa’ya 2. Bir Abluka Alarm’a zaten gerek yok. İhtiyaç duyulan yeni sesler yeni yetenekler… Birileri çıksın ve bana ne kadar kendine has bir tarzı var dedirtsin ben adını duyurmak isteyen tüm bu yola baş koymuş kardeşlerimden bunu bekliyorum. Taklitler orijinallerini yaşatmaktan başka işe yaramaz. Ve dikkat edin Kuvvetmira’dan bugüne kadar geçmiş isimlerin hepsinin kendine has bir tarzı vardı.1 i hariç o fazlasıyla Sagopa’ydı ve artık aramızda değil zaten. Gelen demoları dinliyorum ve sitemizin fan player bölümüne seçtiklerimi ekliyoruz. Sesi, flowu, lirikleri, tarzı iyi olan kazanır. :)

Korsan dağıtıma karşı ciddi bir tavır sergiliyorsunuz. Dünya müziklerinin ve Türkiye’deki albümlerin internete aylar öncesinden düşmesi ve birçok sanatçının bu konuda hiç bir şey yapamamaları hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

Kolera: Bütün bir yıl bir albümü oluşturabilmek için maddi manevi o kadar çok şey kaybediyorsunuz ki, karşılığı bu olmamalı, diyorsunuz. Bu kul hakkı işte... Gidip manavdan 1 liralık elma çalmazsınız, gider binlerce lirayı ve emeği bir dakikada çalarsınız… Bir de, içiniz öyle rahattır ki… Bu şuna benziyor… Manavcı eve kadar gitti, elmalar da orada, o görmüyorken alayım, eee? Her şeyi gören, duyan ne olacak? Biz Melankolia Müzik’i gerçekten sağlam taşlar üzerine kurduk. Her şeyimiz yasal, % 18 vergi yükümlülüğünün ağırlığı zaten bizi eziyor. Koskoca Seyhan Müziğin sahibi TV’de bu durumdan yakınırken biz ne yapalım?

Eğer bu sesleri duymak istiyorsan onların yaşaması için gereken oksijeni vereceksin. Sen çiçeğine su vermiyorsun, solunca da “eyvah ne yapacağız” diyorsun… Bizim korsanla mücadele ekibimiz var. Sago’nun solo albümünde 300ü aşkın siteden link kaldırttık ve kaldırmayanlar için cezai süreç başladı. İhbar edenler de dinleyiciler; bu nedenle hayli geniş bir alana müdahale edebiliyoruz, sağ olsunlar. Aynı şekilde, korsan tişörtlerin de büyük bölümünü toplattırdık. Bunlarla baş etmek imkânsız tabii ki, boşa kürek… İnternet oldukça ya da insanlar yaptıklarından utanmadıkça, sömürülmeye devam…

Sıkı bir sinema izleyicisi olduğunuzu öğrendim. Ne tür filmlerden hoşlanırsınız? En fazla etkilendiğiniz filmler, yönetmenler neler?

Kolera: Evet, gerçekten de belki bir sinema eleştirmeninden daha fazla film izlemişizdir. Hayli iddialı bir cümle oldu ama çok sıkı bir takipçiyiz. İlk 10 dakikada, filmin iyi ya da kötü olacağını anlayabiliyoruz ve henüz hiç yanılmadık diyebilirim.

Ben daha çok iyi işlenmiş biyografileri ve gerilim filmlerini seviyorum ama şu ana kadar izlediğim en güzel film “Lord Of The Rings” serisidir. Zaten bu filmin bir başyapıt olduğunu düşünüyorum. Jeux D’Enfants (Cesaretin var mı aşka?), bu film gerçekten çok hoşuma gitmişti. Les Triplettes De Belleville, bu film de çizgi film fakat kamerayla çekilmiş bir film havası var. Yönetmenler bunu bilinçli yapmış; hiçbir replik olmadan bu kadar duygusal, bu kadar heyecanlı, bu kadar büyülü bir film izlememiştim. Harika bir film! Hatta boş vaktimde bir daha izleyebilirim :)

Roberto Benigni’nin “Hayat Güzeldir” ile “Kar ve Kaplan” adlı iki büyük eserini izleyip etkilenmemek mümkün değil. Benim ilk beşim böyle; ama gerilim filmi de çok fazla var beğendiğim. Şu sıralar, en yeni izlediğim ‘’Mushroom’’ gerçekten çok iyi.

Aşiyan Yollarından Ses Versem Duyar Mısın?



Ajda Pekkan - Boşvermişim Dünyaya


Zeki Müren - Gönül Penceresinden

Yıldız Tilbe - Çabuk Olalım Aşkım

Suzan Kardeş - Batan Gün Kana Benziyor( Şenka'ya)

ZeN - Dut Ali

counter on
blogger