Tolga, akşam dışarıya çıkalım mı?

"Çıkalım hayatım."

Meteo kendini buluyor yavaştan. Kazaklar, hırkalar atılıyor.
Poshet bizi ısıtmaya gelmiş. Latex gibi yakmıyor. Sentetik ama havadar.
Müziği handeyenervari ama Apayrı albümündeki Hande Yener; ılık ılık geliyor kulağa.
Her Mayıs ayında Hande'den beklenen smooth seslerin ve yaşama sevincinin yeni birinde vücut bulması(ve bunun Kemal Doğulu olmaması),
oh la la!
Amiyane girişirsek de, Poshet'ten naylon sesi gelmiyor. Deforme vokal ve ekolu synth ... ay layk dı muvit muvit!

Last efem Poshet



Öperler.

Çimbali


Türdeş ortamlarda her taraftan referansı sağlam olan "Cymbals Eat Guitars" sanıyorum harbici köfteci bağlamda son zamanlardaki en aşık olunası vokallere sahip. Piçförk e küfür etme seanslarına katılasım da gelmiyor bazen, o da bir site işte, zevkler renkler, alaturka değil en azından bizim gibi. Birbirinin aynı türlü şapşal indie gruptan daha iyi olduklarını düşünmekteyim. "Why There Are Mountains" edinin, ergen vokale gurban olun. Thnkx divina for sharing , derya kuzusu gibi deerhunter klonumuz var.

Cymbals Eat Guitars - Like Blood Does

Cymbals Eat Guitars @ Myspace

Portecho - Studio Plastico


Portecho - Studio Plastico (HQ) from wolkanca on Vimeo.


Klibin yönetmeni rahatsız insan Berkun Oya.

Budgie Brooch


Alamanyalı İtalyan diskosu babında, Glasscandy çakması desek ağır mı olur, kimden ötürü? Budgie Brooch'dan nays işler çıkabilir sankim, çerezlik.

Budgie Brooch - They Change Constantly


Budgie Brooch - Captures


Budgie Brooch @ Myspace

Fuji Kureta Röportajı

Son zamanlarda en çok beğendiğim icraatlardan biri olan Fuji Kureta ile Lezet magazin için ufak bir röportaj eyledimk. Dosta, yarene dinletin::::::::::::::::::::::röp::





Son yıllarda teknoloji patlamasını takiben, patlamış mısır gibi patlayan bir sürü grup çıktı karşımıza, yerel açıdan bakarsak gitar müziğine gömülen gençlik yığınlarıyla beraber, kendi çapında pastalığa bağımlı İstanbul’un kilit nokta grupları veya küçük illerden zaman zaman şaşırtıcı çalışmalar geldi kulaklara. Fakat genelde göze çarpan bir nokta, bütün kendi zamanının ruhunu yakalamaya çalışan grupların biraz kendilerinin gelişimini sınırlayan engeller ve bana göre birazda ben yaptım olduculuktan dolayı pek akılda kalıcı işlere imza atamadıklarını görüyoruz.

Fakat son zamanlarda karşılaşma şansı yakaladığım Fuji Kureta bütün ana akım modalarla gaza gelip fıslayan ve popüler bağlamda bir parlayıp sönen grupların hepsinden çok daha başarılı ve akıla kazınan bir müzik ircaa etmekte. Myspace vasıtasıyla tanıştığım Fuji Kureta’yla mail le soru cevap şeklinde ufak bir röportaj yaptık. Eğer sizin de kendilerinden haberiniz yoksa mutlaka myspace lerine bir göz atın ve isimlerini unutmayın. İleride kendilerinden çok güzel şarkılar dinleyeceğimizi düşünüyorum cidden.

Sizle ilk defa tanışanlar için kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Fuji Kureta Deniz Öztürk ve Şahin Kureta’dan mütevellit bir electro-downtempo grubudur. İkimiz de tanışmadan önce çoğunlukla rock formatında, farklı gruplarla müzik yaptık. 2008 Ağustosunda tanıştık ve birlikte electro ağırlıklı müzik yapmaya karar verdik.

Grubun kuruluş aşaması nasıl gelişti?

Birbirimize işlerimizi dinlettik. Müzik zevklerimizin uyuştuğunu fark edince birlikte müzik yapmayı denemeye karar verdik. İlk önce Toutes les femmes’ın acid jazz’a yakın bir hali ortaya çıktı. Sonra aradığımız sound’un bu olmadığını düşünerek şarkıya baştan başladık. Sonuçta Toutes les femmes’ın sizin dinlediğiniz hali ve büyük oranda da grubumuzun sound’u ortaya çıkmış oldu.

Elektronik ve downtempo grupların çoğunlukla hüzünlü şarkılarıyla tanınır, ama sizin şarkılarınızın biraz daha pozitif tarafı var gibi geldi bana, şarkılarınızı yaparken çıkış noktalarınız neler oluyor?

Şahin: Deniz bu sorudaki yoruma çok sevindi. Çünkü ben Thom Yorke hayranıyım ve daha çok ‘neden kendimizi kesmiyoruz ki’ şarkıları yapmayı seviyorum. Deniz de sürekli olarak birlikte yaptığımız şarkıların hüzünlü olduğundan yakınıyordu.

Deniz: Bence insanların hüzünlü taraflarına hitap etmek daha kolay. Normal durumdaki bir insanın hüzünlü bir şarkı dinleyip efkârlanması sık karşılaşılan bir durum fakat dinlediği müzikle mutlu olması daha zor.






Müzik piyasasında genel olarak İngilizce sözlü müziğin hâkimiyeti mevcut ama sizin bazı şarkılarınızın Fransızca olduğunu görüyoruz, Fransızca şarkıların kaynağı nereden geliyor?

Deniz: 9 yıl Fransa’da yaşadığım için Fransızca ikinci dilim gibi ve bazı melodiler Fransızca sözlerle ifade edilebiliyor. En azından benim tarafımdan.

Sanıyorum henüz canlı performansları başlamadınız, Yakın zamanda sizi izleyebileceğimiz bir yer var mı? Veya sizin gönlünüzden nerelerde çalmak geçiyor?

Maalesef başlamadık. Şu sıralar harıl harıl canlı performans için çalışıyoruz. İki yeni şarkımız daha var. Bunlarla birlikte 8 şarkımız oldu fakat bu bir canlı performansı doldurmaya yetmez. Bu yüzden repertuarımıza Brazilian Girls ve The Knife gibi gruplardan birkaç cover da ekledik. Yakında hazır oluruz. Elektronik müzik yapılan mekânların çoğunda ağırlıklı olarak dans müziği yapılıyor. Bu yüzden hem elektronik hem de sakin bir müziğin icra edilebileceği mekân sayısı oldukça az. Gönlümüzden geçen mekânlar da Babylon, Ghetto, ...


“Toutle les Femmes”’ın klibine kimler katkıda bulundu?

Klibin görüntüleri arkadaşımız Armağan Uslu’nun “Kofles” isimili kısa filminden arda kalan görüntüler aslında.. Paris’te yaşayan Armağan şarkıyı çok beğendiğini ve elinde parçaya uygun görüntüler olduğunu söyledi, biz de tamam dedik, ortaya izlediğiniz klip çıktı.

Yakın zamanda yerli veya yabancı bir label’la anlaşma veya görüşme fırsatınız oldu mu? Veya basılı albüm yapma isteğiniz var mı?

Türkiye’den Doublemoon ve İsveçli plak şirketi Substream ile görüştük. İkisi de dijital dağıtım teklifinde bulundu. Biz daha çok fiziksel albüm derdinde olduğumuzdan, teklifleri değerlendiriyoruz.





Myspace’inizde ki fotolar pek sevimli göründü gözümüze, çekimleri yapan Eda Çekil’den biraz bahseder misiniz?

Dokuz Eylül Üniversitesi Fotoğraf bölümü mezunu, Galatasaray Üniversitesi’nde Medya ve İletişim yüksek lisansı yapmakta olan, İzmirli ve çok yetenekli bir arkadaşımızdır Eda Çekil. Bir gününü ayırıp fotoğraflarımızı çekti. Ortaya bizi de şaşırtan güzellikte fotoğraflar çıktı.

Son olarak klasik soru babında, müziğinizi yaparken ilham aldığınız ve sevdiğiniz gruplar/müzisyenler kimler?

Çok fazla grup var, bir kaçını yazalım: Shrift, Radiohead, Brazilian Girls, CocoRosie, Björk, Squarepusher, Xploding Plastix, Imogen Heap, edIT, Amon Tobin, Lali Puna, Psapp...

Çok çok teşekkürler tekrardan

Fuji Kureta @ Myspace

www.fujikureta.com

Gurban Olam

Terror!


İkinci albüm Blacklist web denizinde boğulmamış henüz.
For now, Kap Bambino(kışın albino) insanları Red Sign singılı ile yavaştan beynimizi kemiriyor ve kan akışımızı hızlandıran dominant bir etkiye sahip olmakta hiç zorluk çekmiyor.
uuuu.

Janr hakkında bilgilendirme:
Punk is not dead.(Punk babam değildir.)
Hiçbirşeyi("hiçbirşey" kelime grubu neresinden ayrılır sorusu) babam ve pank kadar çok sevmedim. (doğruluk payı aranılası)
Noyzum ezelden, gönlüm geçmez skrimi fimeyl vokalden.
Pop-up!

burdan yakılası:
Kap Bambino - Red Sign

Kap Bambino mayspeys

venividivici:

Mein Papa Hat Gesagt:::



Nekrop Paşa İzmir'e geliyor, 10 Nisan'da Boombox'da işhallah o biçim. Yarın Bios'da Replikas, 4 Nisan 'da ise sonunda Alsancak semalarına gelebilen Türk-İş-Funk'la mutlu mesud günler bizi bekliyore diye düşünmek. Yerel basın bildirdi.

Pasuman

Müzik bloğu yazmaya başladığım zamanki motivasyonum diğer müzik bloglarına kıl olma üzerineydi diye hatırlayorum. Şu anda bu konuda uğraşan bir çok insanında çıkış noktasının "bu işi bu lavuklardan çok daha iyi yaparım" mantığına yakın olduğunu inanmaktayım. İlk zamanlarda herkesin çok fena alternoindie olması, sonrasında çok elektrozibidi ve buna tekabül çok fena yurdum postrakdostrak duygusalanı dönüşmesiyle -dövüşüm süreci- beraber ortalıkta bitanem bile kalmayan popçu tayfanın yok oluşundan rahatsız oluyorum. Zaten sığlığından muzdarip yıllar yılı eleştireeleştire pirimine gark olduğumuz pop kültürünü, yeri geldiğinde günlük gecelik eğlencemize meze kıvamında , yeri geldiğinde feysbuk ağazlarıyla "guilty pılejır" olaraktan kullanmayı da ihmal etmiyoruz. Fakat hali hazırda gerçekten güzel olabilecek şeyleri de sırf kendi egomalaklığımzdan es geçiyoruz gibi geliyor.

Lazefem,myspace,blogger troykasının bukelemunlaştırdığı genelgeçerkültür öğütücüsünden türlü ruh hallerinin sınıflandırılmasıyla birbirimizin etiketlerine yapışıyoruz alel acele. Pop bağlamda sevilesi şeyler listesine mtv'nin kıçından insanların üstüne boca ettiklerinden bahsetmediğimi anladığınızı düşünürekten 1kenan1serdar1geytrenindeçufçuflayanhandeyener'i gizliden veya tesadüfen dinleyerek gece yatakta beyninize kazınan nakaratlarından ziyade, bu gün yine yine seve seve dinlediğim Mirkelam abimizin bir şarkısıyla yazımı noktalıyorum, of anam.



urlmurele: http://www.youtube.com/watch?v=jRljTXnmses

Mirkelam - Asuman

Kan Çekiyo



Sensual Seduction bir bakıma

Snoop Dog - Sensual Seduction

Black Hearted Love


Hanibazışarkılarvardırya ekolüyle girizgâh yapmadan duramamamıza sebebiyet veren PJ Harvey ve John Parish icraatı Black Hearted Love insanın durup dururken beynini kevgire çeviriyor essahtan. Gerçi artık şarkıların üstümüze yığın yığın akmasından dolayı eskiden olduğu gibi herşeye heyecanlanamıyoruz. Bir şarkıyla gaza gelip sokağa fırlayan insanlardan, bir şarkı dinleyip oturma odasından mutfağa giden veya balkona çıkıp sigara yakan insana dönüştük… Yinede bazı şeyleri çekilir kılma adına veya göndermeyegönderme babında gerçekten ruha dokunacak şarkıların eksikliğiyle kıvranmaktayız. Mart ayının sonlarına doğru çıkacak PJ Harvey & John Parish albümünü süklüm püklüm beklemekteyim Blogger’ın uçuracağı ihtimaline karşın buraya eklemediğim şarkıyı şuradan edinebilirsiniz.vızvız

Falanca Bahar


Dağlarına bahar gelmiş memleketimin filan? Her bahar olduğu gibi çamurlu yollar içinde debelenmeceye ve bugünün hayrına yarına beklentilerde dampinge devam. Orta 2 de hocanın gözdesi kılıklı genç irisi parti afişi kellelerinin fotoşopla bile düzeltilemiyen yavanlıkları ve poşuekose steplerinden iç söken herşeyerağmendomuzgibiyaşamaheveslilerinin arka planda sırıttığı günümüze fon müziği çabasıylan yapılan miksteyp, welkomen yalancı bahar.


Jay-Jay Johanson - Lightning Strikes

Talkdemonic - Cascade Locks

Grizzly Bear - Ready,Able

The Nextdoor Neighbors - Magic vs The Machine

Beach House - Play The Game - bloggerca silinmek -

Flica - All

Menomena - E. Is Stable

Soap&Skin - Sleep

Faust - Bonjour Gioacchino

Sonic Youth- Bone

hepsini birden mixli olarak >download <

bide aslında hepsinden öte şudur

Compensation not Control



Buzdağının görünmeyen yüzü ve diğer prezentabl ağızları , via Radiobutt


c/p : http://www.youtube.com/watch?v=_YaVLNGLDhQ&e

Vaşh !



4 Nisan'da Glass Candy İstanbul ortamlarında, gidemeyenler kahrından ölür sanırımk. Günün şarkısı: >Sponsor ol gel bana, börekler açayım sana<

Glass Candy - Cold Party

Glass Candy @ Myspace

Chicks on Speed Röportajı


2000'lerin ilk yıllarında başımızı şişiren cumartesi punkı ve riotgirl birlikteliğinin sonucunda umarsızca sevdiğimiz elektroclash grupları dinlemekten ve o şarkılar çalınırken insanların takındığı gudik hallerden çekinir olmuştuk . Özentiliğin yanlış birşey olmadığını düşünmekle beraber özendikleri şeyin ne olduğunu kestiremeden öykünmenin sonucunda girinilen garip hallerden muzdarip Türk gençliğinin bir bireyi olaraktan 18 şubat akşamı Babylon sahnesine çıkan Chicks on Speed'le konser öncesi Reset'ten canciğerlerin cankan'larım Onur ve Elif'le beraber konuşma fırsatı yakaladık, COS ablalar da gayet veri nays tarzları, kendilerinden hiç beklemediğim şekilde eğlenceli - leş olmayan bir konser ve pek de onları dinleyenler gibi dünyadan bihaber ve retro hayal alemlerinde takılıyormuş gibi görünmediler gözüme , viva elektrokalas . Orjinal röportajı okumak için -şuraya-

Bu İstanbul dördüncü gelişiniz, tekrar burada olmak nasıl bir duygu?

Alex Murray-Leslie: Gerçekten çok hoş, bugün yeni insanlarla tanıştık ve Emre isimli bir arkadaşımızla moda çekimleri yaptık, çok eğlenceliydi.

Genelde İstanbul doğu-batı kültürlerinin karışımı şeklinde tasvir edilir, peki şehrin sizde bıraktığı etki nasıl, bu doğu batı sentezi kavramı sizin için neler ifade ediyor?

Melissa Logan: Şu sıralarda resmi olarak olmasa da sonuçta Türkiye Avrupa’nın bir parçası ve Avrupa’yla iç içe olmaya devam ediyor, ama yine de Almanya’da zaman zaman garip şeyler olduğunu görüyoruz. Mesela kısa bir süre önce olan töre cinayetleri veya bir oğlan kardeşin, kız kardeşi öldürmesi gibi olaylar Alman medyasında çok yer tutuyor ve çok göz önünde oluyor. Sonuçta Türkiye gerçekten modern bir ülke ama bu gibi garip durumlar Alman medyasında çok olumsuz bir imaj çiziyor. Sizde eskimiş düşünce yapısı ve yeni dünya yapısının çarpışmasını gözlemliyoruz. Eski dünyada yaşayan erkek kardeşle, şimdiki dünyada yaşamaya çalışan kız kardeşin garip, vahşi bir şekilde modern dünyadan ayrışmasını görüyoruz.

Yaptığınız işlerin çoğu moda, müzik ve sanatı birbiriyle etkileşiminden doğmakta, son yıllarda bunda bir değişiklik oldu mu?

Alex Murray-Leslie: Bu şekilde çalışmaya oldukça uzun süre önce başladık, Melissa’nın daha öncelerde belirttiği gibi bu artık yeni bir şey değil, ama sonuçta biz başladığımız zaman böyle işler yapılmıyordu gerçi bir süre sonra her şey bir şekilde mainstream alana çekiliyor. Her şey el altında, herkes etkilendiği, ilham aldığı şeyleri kolayca toparlıyor. Ama bence önemli olan her zaman yeni bir şekilde kendini ifade etme yolları bulmak bir şeyler üretmek, mesela şu sıralarda yeni bir obje üzerine çalışıyoruz, yüksek topuklu ayakkabı gitarı şeklinde, onun dışında yeni kostümler theramin’le ilgili şeylerle uğraşıyoruz, ileri teknoloji şeylerle iç içeyiz bir süredir.

Melisa Logan: Evet sonuçta bir şeyleri düşlüyorsun, sonuçta onlar gerçeğe dönüşüyor ve yenilerini hayal etmeye başlıyorsun.

Yeni single'ınız Super Suffer Girl’e gelen tepkiler nasıl ?

Alex: : Aslında henüz çok yeni, ama yine de Avusturalya’dan güzel tepkiler aldık ama daha Avrupa’da neler olur gelir daha pek bilmiyorum. Myspace'e de koyalı çok olmadı aslında... Almanya’dan ise neler gelir pek bilmiyorum.

Melissa: Birkaç insan bana gelip “yeni single, hemen cd'sini istiyorum” demişti, sanıyorum fena gitmeyecek.

Uzun zamandır beraber çalıştığınız Kiki Moore ile olan ayrılığınız sizi nasıl etkiledi? Bir şeyleri değiştirdi mi?

Melissa: Evet sonuçta bir şeyleri değiştirdi ama Chicks on Speed her zaman geniş kadrolu bir grup olmuştur ve Kathi Glass , A.L. Steiner değişik insanlarla işbirliği içindeyiz, sonuçta Kiki solo kariyeri için grubu terk ettiğinde bir çok insanla beraber iş yaptık, bazen yedi kişi olduk, bazen üç ama yine de Chicks on Speed durmadan devam etti. Müzik konusundaSteve Dawson, Oli Horton, Christopher Just ve daha bir çok isimle; Artwork lerde, A.L. Steiner, Kathi Glass, moda işlerinde yine Kathi ile yine çalıştık, sonuçta biz grubun çekirdeği gibiyiz ve değişik alanlara ve kişilere ulaşıyoruz.

Gerçekten çok sıkı çalışıyor olmalısınız,

Alex: Evet çok meşgul oluyoruz, hatta haddinden fazla meşgulüz diyebilirim bazen.

Peki kendi plak şirketinizde işler nasıl gidiyor?

Melisa: Aslında fena değil, son zamanlarda plak firmaları için bir çöküş dönemi gibiydi, markete baktığımızda müzisyenler için çok kötü bir zaman olduğunu görüyoruz. Yapmanız gereken şey akıllıca davranıp muhasebenizi iyi ayarlamak, biz de bu şekilde hayatta kalıyoruz. Çok fazla albüm yayınlamasak da yayınladığımız şeyler fena albümler olmuyor. En son DAT Politics albümünü yayınladık.

Dat Politics gerçekten çok başarılı bizce.

Melisa:
Evet bence de iyi bir iş,

İmzaladığınız yeni isimler var mı? Yine Almanya'dan MIT var mesela, sevdiğimiz.

Alex: Geçen gece yepyeni bir grupla sözleşme imzaladık isimleri We are the World ve gerçekten dünyayı ele geçirecek gibiler. MIT mi, duymadık onları hiç.

Evet, We are the World'ü bloğunuzda görmüştük.

Alex:
Vay be kimsenin benim küçük bloğa baktığını bilmiyordum, - smayliler -

Son dönem popülaritesi tavan yapan Fransız elektro-disco, trash grupları nasıl buluyorsunuz?

Alex: Crystal Castles’ı oldukça seviyorum , gerçi Fransız elektro grubu tabirini çok doğru bulmuyorum, daha çok tekno müziğin melezleştirilmesi gibi geliyor, o da elektronik müziğin bir türü sonuçta ama kötü değil elbette.

Melisa: French elektro modern gibi görünüyor biraz kendini fazla önemseyen bir havası var,: “İşte bakın ben buradayım, nasıl da çılgın gibi eğleniyorum,” der gibiler. Bana çok pozır geliyor bu şekilde işler. Sonuçta yapıcı bir şeyi yıllar içinde alıp ticari bir hale sokuyorsun, yani bilemiyorum dj’lik yapmak ve bundan zevk almak eğlenceli bir şey ama sonuçta bu duruma körü körüne bağlanamazsın.

Feminist hareketlere bağlılığınızı biliyoruz, sadece bayan vokallerden oluşan Girl Monster toplamasını yapmak size neler hissettirdi?

Melisa: Birçok farklı tarzdaki kadından bütün bu muhteşem müzisyenleri bir arada toplamak gerçekten harika bir duyguydu, ayrıca Girl Monster sadece bir topluma olmasının yanında birçok şeye de kapı açtı, bu kadar çok insanın müzik yapmasının yanında klipleri ve daha bir şeyle uğraştıklarını görmemizi sağladı. Yakında bu projenin DVD’si belki bir kitabı da çıkacak.

Ayrıca Hamburg’a taşındığımda bir arkadaşım bizle Girl Monster geceleri ve sanat atölyeleri yapmak istedi biraz zorlayarak ( gülüşmeler) . Yapılan işler çok sevilince Girl Monster -Viva La Craft- etkinliklerinin sadece bir seferliğine kalmamasına karar verdik, ileriki seneler için Alman hükümetinden yardım almaya da başlayacağız. Düzenlediğimiz gecelerde müzik, konferanslar, sanat performansları ve video gösterimleri bulunuyor. Bu dört öğenin her gece olmasına mutlaka özen gösteriyoruz. Şimdilerde konferans vermesi için Donna Haeaway gibi feminist tarihi yazan insanları davet edip, onlara özel geceler düzenlemeyi planlıyoruz. Bu işler için gerçekten çok uğraşıyoruz, çalışanlarımıza gerçekten iyi bir şekilde ödeme yapıyoruz. Çoğu yerde sanatla uğraşan insanlara çok iyi ödemeler yapılmadığını görüyorduk ve bu bizi mutsuz ediyordu. Genelde kadın sanatçılar yaptıkları işlerin karşılığında çok iyi ödemeler alamıyor biz de bu duruma karşı olduğumuzdan oldukça iyi ödemeler yapıyoruz ve bu insanları hayli şaşırtıyor.

Hamburg’da yaptığınız bu organizasyonların devamı gelecek mi?

Alex:
Hamburda’da yaptığımız Viva La Craft gecelerini mart ayında Melbourne’de yapmayı düşünüyoruz, çeşitli grafik sanatçıları, fotoğraf ve video sanatçılarını bir araya getireceğiz, sahne kıyafetlerimiz, el yapımı eşyalarımız ve daha birçok şeyi oraya götürmeyi düşünüyoruz.

Melisa. Yakınlarda Viyena’da bir sergi olacak ve bunun için bir kısa film çekeceğiz, onun dışında mayıs sonunda Frankfurt’da bir gösteri planlıyoruz.

Son zamanlarda sevdiğiniz gruplar arasında kimler acaba?

Alex: We are the World, Gustaf, DAT Politics, Anat Ben David, bizim label’deki her grup.

Melisa: Beni son zamanlarda müzikten ziyade yazar Donna Haraway’in Cyborg Manifesto’su etkiledi ve ressam Nicole Einsmann’ın çizimleri.

Alex Bu arada mayıs ayında yeni albümümüz çıkacak, ismi “Cutting The Edge” bir kenara not edin, unutmayın :)

Peki bu akşam sahneyi yine seyircilerin tişörtüyle temizlemeyi düşünüyor musunuz?

Melisa:
O bir şarkımız için hazırladığımız bir koreografiydi, şu an onu pek yapmıyoruz.

Bu akşam neler göreceğiz sahnede?

Melisa – Alex: (Bugi vugi dans efektleriyle) Bekleyin görün. :)

Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

Chicks on Speed @ Myspace

http://alexmurrayleslie.wordpress.com/

T-railer

"Youtube açmayı biliyoruz biz; run/dos/run yaptık özgürleştik." diyenlere hizmetimiz baki.
Belki seyrettiniz ve alt okumalarını da yaptınız çoktan. Olsun.
Kaçıranlar ve tekrar izlemek isteyenlere +18 yayınlarımız gece 12'den sonra,
mail adresleri sağ altta.
Öptüm, bay.


Film ve devamı hakkında ayrıntılı bilgi için:
Alfabetik Düşler(2003)

Tan Tolga Demirci (Surrealism)

biri sana gelsin, o da sensin.


Ferhat Göçer - Biri Bana Gelsin
by rubeyda

keşke hiç duymasaydım, bilmeseydim... yazın sıcağında teyzem nakaratını günün 22 saati mırıldandığı halde erdemli bir hareket yaparak hiç merak etmemiştim.(yaptığım tek erdemli hareket) ne de iyi yapmıştım!
sonra beyin kıvrımlarıma yavaş yavaş sızmaya başladı. şimdi kötü kuylu bir kanser hücresi gibi günden güne büyüyor. sense of humorumu ele geçiriyor.
bakınız, kötü huylu.

şimdi de sizin beyninizi ele geçirmeye çalışıyor:
klibin tamamını seyredin.
şarkının sözlerine, klipteki altyazılara(kral tv altyazıları dahil), klipte oynayan karakterlerin hareketlerine, bakışlarına dikkat edin.
solistimizin ifadesizliğine bir de...

(14 yıllık restoran işletmecisiyim)
saçmalama n'olur çare çok, nasıl gidersin?(üeh)
istediğin her şey sanki yok, değer mi dersin?
başkaları bilmez, görmez o nasıl bir duygu
al elini kalbine bir koy, işte gerçek bu
her yer soğuk hep karanlık
kendi kendine tarifsiz
ayrılmamız çok gereksiz(bu nedir?!nasıl bir güvendir?!)
şimdi uzaktan sebepsiz(buna hak vermemek mümkün değil.)

biri bana gelsin, o da sensin(oldu.)
beni kırmış olsanda
ikimiz de aşık, bir tek farkla
benimki senden biraz fazla(aferin.)

Klibi İzleyenler İçin Not:Ankara'dan Hatice için İsmail YK'dan Bas Gaza gelsin. Kral TV'nin yapamadığını yapalım.


counter on
blogger