Kırıka - Kaba saz
Dezenformasyon toplumunun balık hafızasına saçılan çerçöple, kendi kültürü ve geçmişiyle beraber, iç benlikte de yaşanan hezeyan durumu hepimizi kucaklayıp bir yerlere taşıyıveriyor.
Her sabah farklı bir gündeme uyanan bilinç, gözünü her açtığında kendi sınırlarının silinişini fark ederken; kaybolup giden değerlerle beraber, tek bir dünya ve tek bir kültürden oluşan devasa bir kıyma makinesine tıkılıp içinden çıkan silme insan yığınlarının aynılaştırılmasına tanık oluyoruz.
Batılılaşma babında kendi kendine yabancılaşan topluma satılan bayağı oryantalizm öğelerini hap gibi yutan küçük burjuva hallilerinin halinden anlayan müzik şirketleri, hangi tarafa göre doğu olduğu belli olmayan “doğu”yu birilerine satadursun, uzun zamandır kendi ayaklarının altında duran topraktan inleyen nağmelerin üstünden atlayarak geçen ve millet bilincinin kaybolmasının kendi kültüründen bihaber olmanın bir sonucu olduğunu görmeyenlere acilinden şifa niyetine “Kırıka”; sıkıntılarımıza ilaç babında ilk albümleriyle yörüngemize giriş yaptı.
Grubun kendi tabirleriyle denizle gelen açıklık, güneş ile yıkanmış bir esriklik, milliyeti muğlâk bir melezlik ve Dionyssos coşkusu ile dolup taşan bir müzikle çalıp, söylemekte olan Kırıka, her Egelinin içinde olan zeybek kültürü, deniz kokusu, imbat, lodos ve sofranın baş tacı olan rakıyla harmanlanmış; halk müziği denince ilk akla gelen köylü folklorik ezgilerden ziyade, şehirli ve Osmanlı’nın son zamanlarına öykünen bir müzik anlayışı içinde sanatını icra ediyor.
Salih Nâzım Peker’in vokal, bağlama, cümbüş, buzuki ve daha birçok enstrümanı çaldığı grupta, Hasan Devrim Kınlı bas gitar, Replikas’tan da tanıdığımız Orçun Baştürk davul ve geri vokal, Murat Ferhat Yegül ise trombon ve ney icra etmekte. Albümde ayrıca İstanbul Blues Kumpanyası kadrosundan Sarp Keskiner’de gitarıyla katkısını esirgememiş.
Egelilik ruhunu pek güzel yansıtan Kırıka; İzmir’li kimliğini arkasına alarak, fakat bunun bir yöreye has öğelerle bezeyerek gözümüze sokmak yerine, evrensel bir tarzda müziğini yansıtmayı başarabilen bir grup olarak şimdiden gani gani saygımızı kazanmayı başardı.
Kordon’da günbatımına hasret yüreklere ilaç kıvamında olan albüm olan Kaba Saz’da yine grubun kendi tabiriyle: Karagoz & Hacivat müziklerinin neşesini, rembetikolarin külhaniliğini, hanendelerin şehvetini ve içli sevda şarkılarının hüznünü içinde barındıran kalender nağmeler işitmek mümkün.
Calexico’nun zeybek hali veyahut White Stripes’ın kasap havası çalması gibi eğlenceli sıfatlarla kendi bezeyen grubun albümünde bulunan 12 şarkının yedi tanesi merhum şair Mustafa Kamil Gök’ün şiirlerinin bestelenmesinden oluşturulmuş. Ayrıca albümde Tamburi Cemil Bey’e ait olan enstrümantal Rast Zeybek ismindeki şarkı da Kırıka tarafından yeniden düzenlenerek kendine yer edinmiş.
Kırıka’nın da albümde müzikten ziyade dikkat ettiği şey olan şarkı sözü konusunda Mustafa Kamil Gök’ün şiirlerinin varlığı gerçekten çok önemli bir unsur olarak göze çarpıyor. Tam olarak verilmek istenen eski usul yeniçeri eğlencesi, kederi, ruhu ve her türlü kırıklığın bileşimiyle yoğrulmuş şarkı sözleri albümün ruhunu yansıtmayı çok iyi başarıyor.
Albümde en ilgi çeken şarkılar olarak sözleriyle beni benden alan Dert Gemisi, İspirtocu Saim, Bir Sır Var Gülüşünde ve Acılı Hayat kişisel olarak favorim. Özellikle Dert Gemisi’ndeki
Zengin vardan
Fakir dardan
Gönül yardan
Dert yanmakta..
dizeleri içimize nakşetmiş durumda.
Uzun lafın kısası; Ege müziği denince akla gelen sirtaki ve tabak kırma ayinlerden gayrı, dizleri yere vura vura zeybek oynamak, hem sevinç hem de burun sızlatan hüzünle, keder ve mutluluğun rakı masasında ve denizin dalgalarında savrulup gittiğine şahit olmak isteyenler Kaba Saz’ı mutlaka gidip edinsin. Yıllarca dinledikleri süprüntüleri bir kenara fırlatarak sahici bir şeylere kulaklarını açıversinler.
Kırıka @ Myspace
:::dipnota::: Genelde Reset için yazılan şeyleri buraya paslama adetim fazla olmasa da bu seferlik özel bir albümle rastlaştığım için yazıyı buraya da yapıştırma ihtiyacı hissettim, orijinali şuradan okunabilir. şura
0 yorum:
Yorum Gönder