YAKIN GEÇMİŞE YELKEN VOL .1.0

Yeni olan şeyler o kadar elimizin altında ve her an önümüzde ki; yeni bir şeyi kutsayasım veya lanse edesim gelmiyor insanlara,zaten birileri duymuş olmuşcak, o yüzden "kulaklığı takarım vazifeme bakarım" babında eski zamanlara yelkenledim zihnimi..
Sene ne zamandı hatırlamıyorum fekat,lise sıralarında oturuyorum,yaz ayları sıcak ve bizim televizyon sadece number one tv yi çekiyor nedense, televizyonda ise siyah beyaz bir klip,iki tane zıpır genç abi ve cazur cuzur bir müzik ,-o zamanlarda ecnebi müziğe yeni alışma durumları mevcut -, şüpheyle bir-iki yakınlaşmalar,tiksine,sıkıla,merak ede ede dinlemeler.. .. sonrada patlaya çatlaya , sabah gözü açıp, akşam kafayı yastığa koyana kadar kafaya nüfüz eden aynı melodi ve adamların müziğini dinlemeye başlamak !

Resmen bağımlılık yapan bir şarkı,mp3 ünü ilk bulduğumda duvarda renkler görene kadar dinlemişimdir , işte kendileri : Roy Vedas - Fragments of Life



İSVEÇLİ GRUP ve GÜZEL SESLİ ÇİRKİN



Kafamda anlamlandırmaya başladığım bir düzineden daha fazla şarkı var. Sanırım çoğu da THE KNİFE ve TRACEY THORN/EBTG albümlerinin bildik veya bilinmedik...ama benim yeni keşfettiğim şarkıları.

"Aman Allah'ım ne güzel şeyler onlar yahu" demek geliyor içimden genellikle... Ama yok, elbet bir çoğunuz biliyorsunuz bu şahısları ve anlamlar yüklüyorsunuz ya da severek dinliyorsunuz ancak benim özellikle şu İsveçli grup hakkında hissettiklerim, ne diyeceğimi bilemeyeceğim şekilde. Burada "Bu adamlar şunu yaptı,şu tekniği kullandı.." diye de uzatmayacağım. Kısaca aktaracağım sadece...

Aklımda birşeyler canlanıyor, hiç görmediğim yeni canlıları görüyorum hayal alemimde, çizimlerimde yeni figürler kullanıyorum, ifadesiz kalıyorum çünkü bu seslerin nasıl kulaklarımda bu kadar büyük bir etki bıraktığına inanamıyorum. Yolda adımlarım büyüyor sanki, yürüdüğüm yolların sonu şehirden uzaklarda oluyor, insanlar basitleşiyor, kavramlar derinleşiyor, düşünceler canlanıyor. Kısacası dünyamı,insanlarımı değiştiriyor. Bilemiyorum,abartıyor da olabilirim. Boşlukta olduğum hissini dolduracak şeyler aradığımda bazen şarkılar yetişiyor imdadıma çünkü. Keşke, gerçekten bu hissettiklerimi anlayabilecek varlıklar tanıyor olsam.(neyse)

Yani bir like a pen, marble house , we share our mothers' health , behind the bushes , you take my breath away veya zapata dinlediğiniz de sizin de sol tarafınızda davullar çalmıyor mu? Beyniniz de hafif travmalar oluştuğunu düşünmüyor musunuz? Çünkü sözleri aslında bu duyguya sebebiyet vermiyor sanki,değil mi? Bunu da farkediyorum ama istemeden oluyor. Geçer mi acaba?(geçmesin,lütfen)

Bir de şey var, bunu da söylemeden edemeyeceğim... Ya TRACEY THORN hakikatten acayip bir sese sahip kişilik. Grand canyon , get around to it ve de zaten ennnnn...... şarkım olan it's all true "OUT OF THE WOODS" albümündeki dinlenesi, dans edilesi, electro ritimlerin ardında gizli hüzünleri hissedilesi şarkılarıdır naçizane. Başka bişey dinlemiyormuşum gibi hissettim birden ama bak hem yeni, hem güzel, hem derin...e bu kenara atılamaz bişey sonuçta..

Saçmalama hakkımı da kullandım ey okur/dinler kişi...hissetiklerim bunlardan ibaret
.
Sanıyorum.

ÖPSÜN SENİ....



Sene 80’ler sonu 90’ lar başı , Star tv yeni açılmış ,acayip durumlar, sabahları “Taş Devri”,öğlenleri “Köle İsaura” , rüyalara giren çizgi filmler ve ekranda korkunç biri… Küçükken gördüğümde çok korkardım , hatta sinirlenirdim içten içe ekrandaki “teyze-adama” ,annem ise ayıla bayıla dinlerdi ve eşlik ederdi TV deki rengarenk giyinen bu insana , nedenini anlamazdım bir türlü,sonra birden ansızın vefat etti ,..

Deneysel yüzeysel ,post atmosferik elektronik, The..’s lerin ve envai çeşit ecnebi müzisyenin kulaklarımızı paslandırdığı şu günlerde bazen eski değerlere sığınmak çok “trendy” bir davranış gibi görünse de gözümüze, öyle ruhlar doğurmuş ki güzel yurdumuzun toprakları, kulaklarımızı onlara tıkamak gerçekten büyük bir kayıp anlamına gelmekte.. ismi Mesut, göbek adı Bahtiyar…

counter on
blogger