Zerre
Biraz cepten yemece, orjinal yazı şurda vataşibakendi
Son yıllarda genişleyerek hızlanan ve hepimizi kemiren tüketim, bileşim ve iletişim çağlarında sosyal, düşünsel ve coğrafi bağlamda iki arada bir derede kalmalık söylemlerle çelişkilenen yurdum insanının kopuklukları ve temelsizlikleri her alanda olduğu gibi müzikal alanda da kendini hissettirmekteydi.
Yine de iletişim ve paylaşım histerilerinin güzel yanları da olmadı değil. Psychedelic müzik deyince birçoklarının aklına gelen farklı grup isimlerinin içinde Türkiye tabanlı olarak şehirli ve en harbici müziği yapan, yıllar yılı davul-zurna gitar- saz eksenlerinde seyreyleyen Erkin Koray, Cem Karaca gibi insanların kayıtlarıyla çok daha sağlıklı şekilde kavuşma imkânı yakaladı birçoğumuz.
80’li yıllardan itibaren kafası ezilen özgür düşünce ve üretim ortamının enkazından yavaş yavaş yükselmeye başlayan müzik sahnemizde yeni ortaya çıkan ve birazda kendi batılılığımıza oryantalizm sunan saykodelik-deneysel gruplar türediği gibi, bunların dışında canavar gibi deli müziği ZeN gibi gruplarla –internet sayesinde tanışsak da- haşır neşir olaraktan kendi benliğimize yakın bir şeyleri özümseme şansımız oldu
İşbu yazımızın sebebi olan Replikas’da bana göre tıpkı ZeN’de ve Erkin Koray’da olduğu gibi ne batı, ne doğu veya herhangi bir jargona sıkıştırılmadan içinde bulunduğumuz zamanın mekânın ve halet-i ruhiyenin tınısını en iyi şekilde yansıtmayı başaran ender yaşayan gruplardan biri olarak kulaklarımıza ulaşmakta katıksız.
Wikipedia bilgisine özdeş açıklamalardan gayrı geçen yıllar içinde değişerek gelişen müzik kültürüne paralel olarak her albümde biraz daha olgun ve aklı başında işler ortaya koyan Replikas’ın yeni albümü Zerre, grubun Avaz’dan beri yolundan sapmadan ilerlediğini gösterir nitelikte.
Albümün kartonetini elimize aldığımızda göze çarpan ilk şey Peyote’nin de artık kendi label’ını sahip olduğu ki, bu birçok harikulade Peyote grubunun ileriki tarihlerde doğru düzgün basılı bir albüme kavuşabileceğinin habercisi sanıyorum.
Albümü kartonetten çıkarıp cd ye taktığımız vakit ise, ilk dinleyişte Gökçeada eski yarı açık cezaevinde kaydedilen davul, bas ve perküsyonların albümde ön planda olduğunu görüyoruz hafiften. Tok davul seslerinin kafaya indirdiği darbelerle açılış yapan “Bu Sıkıntı” ve sözleriyle de aklımızı başımızdan alan “Zerre” ile sert bir giriş yapan albüm; “Bugün Varım Yarın Yokum” ile biraz hafifleyerek, ardından gelen Dulcinea ile ise deneysel enlemlere doğru seyreylemekte. “Bitti Deme” ile gelen yaylılarla yine hafifleyen dinleyici kulağına kurşun babında gelen “Vakt-i Kerâhat” ise gerek sözleri, gerek müzikleriyle albümün en iyilerinden kanımca.
İnsanın iç sularda süzülmesine sebebiyet veren tınılarla bezeli “Bozuk Düzen”, var oluşsal açılımlı “Boş Vücut”’un ardından gelen “Gülmediğin Günler” lede hep bir ağıdan haykırılan : “Gülmediğin günler hep bizleydin” nidalarıyla ilerleyen albüm, saykodelik sularda süzülen -hafif “Zift” kafası yaşatan- “Hortum”, bitişlere özdeş “Eksik” ve freestayl Ruh – Feza ile son bulmakta.
Sonuçta hafiften sadede gelirsek; yıllar yılı taklit hissiyatları, tüysüz sakalsız naif depresyonları ve uzak diyarların batılı gitarlarından ödünç notaları yoğurarak Türkçe sözlü müzik yapan birçok grubun içine düştüğü kültür bunalımı temelli modernizasyonun koftiliğinden muzdarip dinleyiciler olarak, kendi öz benliğimizden seslere olan hasretimiz Replikas gibi gruplar sayesinde gideriliyor
Zerre albümü de Peyote Müzik’ten çıkan ilk basılı kayıt olarak yeni bir başlangıca vesile olacak en güzel çalışma olmuş zannımca, mutlaka elde edininiz. Rapid e atıp, paylaşmayınız, en yakın müzik marketten satın alınız. İstirham ederim.