"Sen Ne Bilirsin?"
Kendi kendini gaza getirme ünitesi gururla sunar::
Türkiye ultra tüketim potansiyeliyle büyüyen bir pasta olmasının yanında, müzikal açıdan da gençlerin söğüşlenebileceği en ağız sulandırıcı ülkeler arasında yer almakta. Fakat gelişmiş ve zengin ülkelerdeki albüm satışlarının yüksekliği ve müzik sektörüne saçılan paralar Türkiye'dekiyle kıyaslanınca ülkemizde düzgün işleyen bir müzik piyasasından söz etmek pek de mümkün değil malumunuz. Şimdilerde dinleyici hareketlerinin durumuna genel bir bakış atarsak: bu mp3 ve beleş albüm çöplüğünde internetten indirdiği bedava şarkılarla duygusal ve zihinsel ekseninde kayışlar yaşanan Türk genci, sistemli batı emperyalizminden özümseyebildiği kadarını bünyesine katıp parlak egosuyla karakterini oluşturduğundan beri deymeyin onun keyfine;
Şöyle ki; herkes en iyi müziği dinliyor ilk olarak,o kişinin dinlediği müziği dinlemeyen insanlar ya hayat hakkında hiçbir şey bilmiyor ya da”” süperrrr “”müzik dinleyen kişinin zeka ve yaşam tecrübesine ulaşamayacak kadar kalitesiz…, sonra kişi en iyi müziği dinlemediğini iddia etse de yine de en iyi müziği dinliyor çünkü çok mütevazı kendisi- anlarsınız ya-, şş,-içten pazarlığın hastasıyım. Daha da güzeli Türkçe bir şey dinlemek oldukça demode ve itici bir şey, kendi ülkesinden ve kendi dilinden çıkan her şey tu kaka, , yüzlerce önyargı balonu mevcut kendi dilinden konuşan insanlara, ulaşılmayan şeylere tapmak çok daha havalı…. Ayrıca bir de indie muhabbeti var ki evlere şenlik olmaya başladı. Myspace bebesi indie-elekronik-nüreyv midir her ne boksa; tüketim,içip sıçmak ve sevişmekten başka bir şey düşünmeyen a-b sınıfı tüketici gençlerimizin derdine derman olmuş durumda, bu müzik türü yokken bu insanlar ne dinliyorlardı acaba merak ediyorum bazen,,-herhalde hepsi çok bilmiş punkçılardı-… her tarafta mantar gibi türeyen rengarenk tıfıl indie boylar, bidbidi şirin indie girl ler, eğleniyorlar,karanlık disko ortamında “ışıklı çubuklarıyla” da çok sıkı eğleniyorlar,,patlıyorlar, O:C de gördükleri sıkı gençler gibi hayvan eğleniyorlar, disko topuyla sevişiyorlar, herkes herkesle yatıyor ve cnbce film noir ı duyarlılığında şehirli hüzünlerini yaşıyorlar,”tam fotoluk”... Kendi benliğinden ve geçmişinden kopmak için yırtınıp duran sözüm ona dünya vatandaşı, insan ve madde tüketicisi istek kütlelerinin birbirine sürtünüş sesleri yankılanıyor kulaklarda…
Sonuçta demek istediğim müziğin yozlaşması sadece müzikle kalmıyor, kafalar ve zihinlerde tüketim ve saçmalık ağıyla uyuşturuluyor. Siz tosunlar disko topunun altında göt sallarken ve birbirinizle kesişirken ve çok “değerli” şehirli ukala hüzünlerinizi yaşarken dünyadaki bin bir türlü sorunu da “ignore” ediyorsunuz sizin anlayacağınız dilde. Yontulmamış ve işe yaramaz kalabalıklar yığınıyla karşı karşıya kalınca da tek dileğiniz oradan kaçmak oluyor zaten,…
Hayattaki vücuda en kolay girip çıkan duygusal katalizörlerden biri olan müzikten doğru etkilenmeniz dileğiyle. Bidibidibi-evet ben daha ukalayım-
6 yorum:
ne güzel de giydirmişsin hepimize..kendimi ignore edesim geldi !!
ben bu blogu seviyem
Ignore oldum sanırsam bende....
bu indie saplantısı konusunda söylediklerine katılıyorum. tüketicilik dizboyu ve çok çabuk sıkılıyor insanlar. derinlik kelimesini özlüyorum.
söylediklerine biraz katılmaktayım.
evet, indie beter böcekler var, ama moda hayatımızın çoğunu belirliyor mösyö. dolayısıyla hızla tüketip, bir örnekleşmediğimize dair taşıdığımız sanrı bizzat modanın içinden inşa ediliyor. yani her yerde payetli elbise var. ille chloe'ye gitmek zorunda değilsin.
hızlı mp3 çağında benimde indieshit demekten kendimi alamadığım an onlara varoluş amaçlarına uygun davrandığım şeyi yapıyorum: dinliyorum ve sonra bırakıyorum. bloc party'nin açtığı yoldan giren girdi. şimdiki zaman çok hızla geçtiği için eski grunge tadında değil şimdikiler. ama tatsız da değiller. sadece hızlılar biraz o kadar. foals var, ben dinledim, beğendim. klaxons dediler, dinledik. hızlıydılar ve biz de onları hızla uğurladık.
her haftasonu full aksesuar kuşanıp kulüplere koşan 'hep aynı insanlar' birbirlerini düzmeye bıkmadılarsa bu bizim sorunumuz değil. istiyorlar demek birbirlerini. birileri de çıkıp onları bilimsel bir malzeme olarak dert ediniyorsa bu da iyi bir şey tabii. saha araştırmasında başınıza gelebilecek ilk şey oralarda karanlık altında yeni bir yüz olarak beklerken birilerinin sürekli yanınızda bitip gece boyunca kafanızı birtakım yazmalarla ütülemesi olacaktır.
deneyimle sabit.
bence oturup herşeyi eleştirip durmak doğru değil,ve insanlar ancak kendini yargılayabilir. dilediğinizi dinleyin, dinlemeyin.
saygılar
Yorum Gönder